Çay Mı Daha Sürdürülebilir Kahve Mi?
Çay Mı Daha Sürdürülebilir Kahve Mi?
Çay Mı Daha Sürdürülebilir Kahve Mi?
Çay.
Bu sözcük bazılarımız için sabah kahvaltısı, bazılarımız için rahatlatıcı bir akşamüstü, bazılarımız için simit, bazılarımız için vapur, bazılarımız için yağmur bazılarımız için poğaça, bazılarımız için bahçe, bazılarımız için ev anlamına geliyor…
Osmanlı İmparatorluğu döneminde ülkemizde pek de rağbet görmeyen çayın yerinde kahve yer alıyormuş, 1. Dünya Savaşı sırasında (ve öncesinde) imparatorluğun hızla kaybettiği topraklar Afrika’dan topraklarımıza kadar gelen kahve çekirdeklerinin ticaretinin yavaşlamasına neden olmuş.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında çay yetiştirilmek üzere devam eden çalışmalar Cumhuriyet’in ilanından sonra daha hız kazanmış. Yürütülen araştırmalar sonucu Karadeniz Bölgesi’nin çay yetiştiriciliği için en uygun iklime sahip olduğuna karar verilmiş. Çay üretimi desteklenmiş ve geçmişte pek de aşina olunmayan bu sıcak içecek kısa zaman içinde topraklarımızın yeni geleneğine dönüşmüş.
Günümüzde Türkiye dünyanın beşinci en büyük çay üreticisi konumunda ve dünyada kişi başına çay tüketimi oranı en yüksek olan ülkeler arasında; istatistikler her birimizin yılda 3.16 kilogram çay tükettiğine işaret ediyor. (Bu yılda yaklaşık 1300 bardak çay içtiğimiz anlamına geliyor!)
Peki günümüzde özellikle büyük şehirlerde ve genç nüfus arasında yerini kahveye bırakmaya başlayan çay içme alışkanlığımız sürdürülebilir mi?
Çaysız yapamayan biri bu yazının ona çay içmeyi bırakmasını söyleyeceğini düşünüp okumayı yarıda kesmesin diye şimdiden açıklayalım, evet. Ülkemizde çay içmek kahve içmeye göre çok daha sürdürülebilir!
Bu sonuca varmamıza neden olan sebepleri sizin için aşağıda derledik, ama bizce sebepleri okumaya başlamadan önce fincanınıza -bugün üçüncü kez- sıcak bir çay doldurun…
Su Tüketimi
Dünyada “sudan sonra en çok tüketilen içecek” sıfatını kazanmış olan çayın üretimi için kahve üretimine kıyasla çok daha az su harcanıyor. Araştırmalara göre küresel anlamda her saniye 25.000 fincan çay tüketiliyor -bu günde 2.2 milyar fincan çay demek-, uzmanlar 3 gram kuru çay kullanılarak hazırlanmış bir fincan çayın üretimi için 30 litre su kullanıldığını söylüyor, diğer bir deyişle standart bir fincan dolusu çayı içebilmemiz için yaklaşık 120 fincan dolusu su harcanıyor…
Biliyoruz çayın su izinin bu kadar büyük olması sizi oldukça şaşırttı. Ancak iyi haber şu ki aynı miktar kahvenin (bir fincan sütsüz filtre kahve) üretimi için yaklaşık 140 litre su harcanıyor. Bu da çayın su izini kahveye göre çok daha masum bir hale getiriyor.
Bizim size tavsiyemiz sıcak içecek seçimlerinizi onların su izini göz önünde bulundurarak yapmanız ve çayınızı soğutmadan içmeniz!
Gri Su
Kahve çekirdekleri tüketime hazır hale getirilirken birçok üretici ıslak işleme (wet processing) adı verilen bir yöntem kullanıyor -kahve üretimi ile ilgili bilgi almak için bu link’e tıklayabilirsiniz- bu işlem sırasında 1 kilogram kahvenin işlenmesi için 130 litre su harcanırken çay yapraklarının işlenmesi öncesinde pestisit kullanılan bölgelerde uygulanan yıkama işlemi için bu miktarın yarısı kadar su harcanıyor ve ortaya çok daha az gri su çıkıyor.
Pestisit ve Toprak Sağlığı
Çay yoğun olarak tropikal ve sub-tropikal bölgelerde yetişen bir bitki -Karadeniz’in mucizevi toprakları dışında- ve çoğunlukla -kurak bölgeler dışında- yağmur suyu ile sulanıyor. Her iki üründe dünyanın farklı coğrafyalarında üretiliyor ve kontrolsüz üretimleri ister istemez doğaya zarar verebiliyor.
Tüm monokültür ürünlerinde olduğu gibi yoğun çay üretimi yapılan tropik ve sub-tropik bölgelerde toprağın işlenmesi ve kimyasal kullanımı aynı kahve üretiminde olduğu gibi kırılgan ekosistemlere zarar veriyor.
Kanada’da 2014 yılında yapılan bir araştırma ülkede satılan Lipton, Twiningsve Tetley gibi uluslararası markaların çaylarında izin verilen limitin üstünde kimyasal maddeye rastlanmış. Greenpeace’in yürüttüğü bir başka araştırma ise Çin ve Hindistan’dan ithal edilerek büyük şirketler tarafından işlenen çayların en yoğun miktarda kimyasal içerdiğine işaret ediyormuş.
Şimdi gelelim iyi habere!
Ülkemizde çay yetiştirilen bölge küresel çay üretimi yapılan coğrafyaların aksine tropikal veya sub-tropikal iklime sahip değil, kışları soğuk ve yağışlı geçen Karadeniz bölgesinde yetiştirilen çay bitkileri üzerinde pestisitler kullanılmıyor çünkü kışın yağan kar başka coğrafyalarda hasat edilen çayı tehdit eden böceklerle doğal yollarla savaşıyor.
İklimin çay yetişen diğer bölgeler göre gösterdiği farklılığın tek olumsuz yanı çay üreten Çin gibi ülkelerde yıl içinde birçok kez çay hasadı yapılabilirken ülkemizde bunun bir veya iki kere yapılabiliyor olması. Ancak buna rağmen yerel talebi karşılayacak (ve hatta bir ihraç edecek) kadar çay üretimi yapabiliyoruz.
Ancak bu doğaya saygılı üretim yöntemi de maalesef değişen iklimin, toprak kaybının ve küresel ısınmanın tehdidi altında. Ülkemizde çay üretimi yapan küçük üreticilerin kullandığı gübrelerin toprak üzerindeki öldürücü etkilerini azaltmak üzere de birçok bilinçlendirici kampanya yürütülmekte, bunların başında TEMA’nın Doğuş Çay iş birliğinde yürüttüğü “Her Dem Toprak İçin” kampanyası ve ÇAYKUR’un küçük üreticilere destek vermek üzere yürüttüğü projeler yer alıyor.
Bu bilgilerden çıkaracağımız en iyi sonuç çay alışverişi yaparken yerel üreticileri destekleyecek seçimler yapmanın dünya üzerindeki ayak izimizi oldukça azaltacağı yönünde!
Poşet Çay vs. Çay Yaprakları
Poşey çay kullanımı ile ilgili hepimizin kafası oldukça karışık!
Bir yanda çay poşetlerinin plastik liflerden üretildiğine ilişkin korku filmlerini andıran Instagram gönderileri, diğer yanda poşetleri rahatlıkla kompost kutumuza atabileceğimizi söyleyen çay markaları…
Peki kim haklı?
Kısaca özetlememiz gerekirse bazı şehir efsanelerinin aksine Türk Gıda Kodeksi’nde çay poşetlerinin plastik liflerden üretilemeyeceğine ilişkin bir yasak yer almıyor, ancak güvenilir markalar poşetlerini abaka bitkisinin liflerinden üretiyorlar. Bu nedenle satın aldığınız poşetin bitki bazlı liflerden üretildiğinden emin olduktan sonra onu çöpünüze değil kompost kutunuza atmanızı önerebiliriz.
Çay poşetleri ile ilgili kafamızı kurcalayan bir başka konu için poşetlerin yapıştırılması için kullanılan malzemeler, ülkemizde üretim yapan güvenilir markalar bu işlem için yapıştırıcı kullanmak yerine özel olarak geliştirilmiş bir katlama tekniği kullanıyorlar, çay poşetsiz yapamam diyorsanız ama bu soruların cevaplarını almadan bir ürün satın almak istemiyorsanız alışveriş yaptığınız markadan bilgi almanızı öneririz.
Poşet çay satın alırken bilinçli seçimler yaparak bu alışkanlığımızın dünya ve sağlığımız üzerindeki olumsuz etkilerini azaltabiliriz, ancak bizim size önerimiz poşet çay yerine büyük paketlerde satılan yaprak çayları tercih etmeniz. Bu sayede çay poşetleri için kullanılan malzemenin yetiştirilmesi, işlenmesi, taşınması gibi süreçlerin ve poşetleme/paketleme işlemlerinin neden olduğu karbon salınımının veya atık üretiminin önüne geçebilirsiniz!
Süt Sorunsalı
Kahvenin yanında arkadaşlarınıza sunduğunuz süt seçenekleri menüsü her geçen gün daha da genişliyor değil mi?
Hayvansal süt, yarım yağlı süt, diyet süt, laktozsuz süt, soya sütü, badem sütü, yulaf sütü ve pirinç sütü…(İsmini sayamadıklarımız bizi affetsinler!) İçtiğimiz kahvenin karbon ayak izini arttıran esas etken de işte bu geniş menü, bir fincan siyah kahve hazırlamak için içeceğiniz miktarda su kaynattığınız bir senaryoda 21 gram karbon salınımına neden olurken büyük boy hayvansal sütlü latte tam 340 gram karbon salınımına neden oluyor.
Bazı ülkelerde çay çoğunlukla süt ile tüketilse de ülkemizde durum böyle değil, bu da çay içme alışkanlığımızı kahveye göre çok daha sürdürülebilir kılıyor.
Yaşasın koyu, açık, demli, her renkten çaylar!
Küresel tarım aktivitelerinin geri kalanı gibi çay üretimi de iklim krizinin tehdidi altında, bireysel seçimlerimizle bu durumla savaşmak için yerli üreticilerin iyi tarım uygulamalarını benimseyerek ürettikleri (Çaykur’un organik çayını herkese tavsiye ederiz) çay yapraklarını satın alalım, gereksiz paketlenmiş ürünlerden uzak duralım ve demlediğimiz her çayın değerini bilerek sevdiklerimizle paylaşalım!
Ah çayınız bitmiş bile!